İnsan ve Hoşgörü


 

 

İnsan ve Hoşgörü

İnsan, hem İncil’de; “ Tanrı’nın eliyle ve ona benzer şekilde şekillendirilerek yaratılmıştır ve O’na geri dönecektir. (Romalılara Mektup 8, 19-25) ”hem Tevrat’ta “ Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı (Tekvin, Bab 1) ” hem de Kur’an da “ Biz insanı en güzel surette yarattık ” (Tin, Ayet 4) şeklinde ifade edilmiştir.

İşte bu kitapların iç manalarını bize öğretip yaşanır hale getiren tasavvuf, insanın Allah’ın manasının özü olduğunu ve Allah’ın alemleri yaratış sebebinin de kendi özünü aşikar etmek olduğunu açıklar. O halde insan yani Adem, her şeyin sahibinin dünyadaki tecellisidir. Dünyaya gelişinden itibaren her beşer, gerçek insan yani Adem olmak yolunda mücadele verir. Allah’ın her yarattığı insanda isim ve sıfatları, yani hakkı vardır. İnsan kendi özü ile karşılaşma yolunda Allah’ın hakkını Allah’a teslim etme mücadelesini verir. Yani insan denen varlık yaratıcı kudretin özünü taşıma şerefine sahiptir. Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir. (Ahzab, 72) . Ama insan, kendinde taşıdığı bu emanetten haberdar ise insan olur.

İşte kişinin hoşgörü sahibi olabilmesi için hem kendinde olanın değerini hem de herkesteki tecellinin kıymetini bilmesi lazımdır. Herkeste demek bile eksik kalır; yaratılan her zerrede Allah’ın hakkı vardır. O halde kamil olan, eserden müessire geçen ve muamelesini ona göre yapan kişidir.İnsan yaratanla yaratılan arasında bir noktada oturmaktadır. Hz. Mevlana Divan-ı Kebir de “ İnsandır desem, aşktan utanırım; Daha fazla